The Sims… Bazı oyuncuların nefret ettiği, bazı oyuncuların ise saatlerce başından kalkamadığı yaşam simulasyonu… 2000 yılında ilk The Sims çıktığından beri hakkında bir sürü şey söylendi. Kız oyunu (ne demekse) dendi, insanların sadistçe fikirlerini gerçekleştirdiği bir oyun dendi, gereksiz-sıkıcı dendi… Ama hiçbiri, her yeni The Sims çıktığında, uzun süre en çok satanlar listesinin başından düşüremedi oyunu. Hatta ek paketleri dahi bu listede başa oynadı… Kimileri de bu ek paket olayına sardı eleştirme yönünde… “İlk oyunu satıyorlar, sonra yüz bin tane ek paket çıkartıp onları satıyorlar” dendi… Ve şimdi karşımızda serinin yeni oyunu var; The Sims 4…
The Sims serisinin konseptini bilmeyen pek yoktur zaten. O yüzden o konuya hiç girmiyorum ve direkt Sims 4 ile başlıyorum… Oyun çıkmadan önce, birçok iyi ve kötü haberler aldık… İyi haberlerin başında, Sim yaratım ekranının geliştiği, ayrıntılı olduğu, Sim’lerin duygularına çok önem verildiği ve oyunda büyük bir etki sağladığı, yapay zekanın geliştirildiği geliyordu… Evet, güzel yenilikler. Çünkü The Sims 3’te bunlar gerçekten eksikti. Tamam, karakter yaratım bölümü yine iyiydi ama, Sim’lerin anlık duygularının pek bir olayı yoktu… Ve yapay zeka (gerçi neredeyse her oyunda var bu durum) çokça saçmalayabiliyordu. Bu yeniliklere birazdan değineceğim.
Kötü haberlere gelirsek… Kesinlikle bu listenin başını, “The Sims 4’te havuz olmayacak” haberi çekiyordu… Biz ki, ilk The Sims’ten beri havuza Sim’imizi soktuktan sonra merdivenleri kaldırıp onun boğulmasını sağlayan oyuncularız… Biz ki, artık ölmesini istediğimiz Sim’imizden kurtuluşun yolunu havuzda arayan The Sims severleriz… Maxis (ve EA) bize bunu nasıl yapardı? Tamam, ben şöminenin önüne koyduğum eşyaların (bkz: pizza kutusu) yanması ile yangın çıkartarak da mutlu oluyordum ama, havuz olayı başkaydı… Ki keşke olay sadece havuzun olmaması ile sınırlı kalsaydı, neyse…
Bebeklerin emekleme döneminin olmaması da ayrı bir kötü haberdi bizim için. Yavrucaklarımıza konuşmayı, yürümeyi öğrettiğimiz o dönem… O dönem… O dönem….. Duygulandım, afedersiniz. Evet, o dönem olmayacaktı The Sims 4’te. Aynı zamanda yapımcılar, itfaiye erlerini de kaldırdığını açıklamıştı. Yani yangın çıktığında yardımımıza koşan o kahraman itfaiye erleri oyunda olmayacaktı…
Neyse arkadaşlar, biraz geçmişe döndük, oyun çıkmadan önce bize verilen haberleri hatırladık ve artık oyun çıktığına göre, elimizin altında (bilgisayarımızın monitöründe) ne olacak, ne olmayacak kendimiz görebiliriz. Öncelikle oyuna girdiğimizde bir şok yaşıyoruz. Çünkü inanılmaz sade bir ekran bizi karşılıyor. Sağ altta bir “Play” tuşu, sağ üstte “ayarlar” tuşu falan.
Ekranın altında da “Sim Challenge” diye bir dalga var. Biraz girip incelediğimde, bunun bize haftalık bir iddia verdiğini gördüm. Ben incelemeyi yazarken iddiamız “Dünyayı kontrol etmek isteyen bir Sim yaratın.” İdi. Yarattığınız Sim’in resmini de #TheSims4Challenge hashtag’i ile Twitter’da paylaşıyorsunuz. Olayı bu. Bunu yapınca ne oluyor, ne bitiyor hiçbir bilgi verilmemiş ama… O da ayrı bir garip.
Biz “play” tuşumuza basıp yolumuza devam edelim. Oyuna ilk defa girdiysek, “play” tuşuna bastığımızda direkt olarak karşımıza Sim yaratım ekranı geliyor. Burada da bir şok yaşıyoruz (elbette oyun çıkmadan önceki tanıtımları izlemediysek). Bizim o çizgisel ve imlecimizi çizgi üzerinde sürükleyerek Sim’imizin şeklini şemalini değiştirdiğimiz yaratım ekranı gitmiş. Yerine bomboş, ekranda sadece Sim’imizin tipinin göründüğü, adını, cinsiyetini ve karakter özelliklerini belirtelebildiğimiz bir ekran gelmiş. “Ne oluyor ya?” demeye kalmadan, Sim’imizin üzerine imlecimizi getirince anlıyoruz gerçeği.
Artık Sim’imizin görünümünü, direkt olarak fare hareketlerimizle ayarlıyoruz. Göbek bölümüne gelip fareyi oynatarak göbeği büyültüp küçültüyoruz örneğin (şişman biri olarak, direkt göbekten örnek vermem normaldir). Bu olay bize gayet ayrıntılı bir Sim yaratma şansı sunmuz. Sim’imizin en ufak ayrıntılarına bile bu şekilde müdahale edebiliyoruz. “Tamam fiziğini falan ayarladık da, giyimi kuşamı?” derken yine Sim’imizin üzerine tıklayınc,a giyim kuşam bölümü açılıyor.
İşte burada biraz hayal kırıklığı var arkadaşlar. Çünkü gerçekten az sayıda kıyafet, aksesuar vb. Çeşidi ile karşı karşıyayız. Özellikle önceki The Sims oyunları ile karşılaştırırsak… Yok yok, karşılaştırılamaz bile.. Gerçekten az yani. Üşenmedim, saydım. Örneğin erkek Sim’imizin üstü için 55 tane kıyafet seçeneği var. Buna, gömlekler, t-shirtler, ceketler, atletler, takım elbise üstleri falan dahil yani. Üst bölümü için toplam 55 kıyafet… Neyse bu hayal kırıklığından sonra elbiselerimizi de seçip “Tamamdır hacı, biz hazırız” deyip dalıyoruz oyuna… Diyeceğimi sandınız ama bir durun…
Önce yaşayacağımız alanı seçmemiz gerekiyor elbette. Burada bir hayal kırıklığı daha yaşıyoruz açıkçası… Çünkü özellikle The Sims 3’teki birleşik ve her tarafı tek alan halinde olan mahallelerimizden eser yok artık.. Mevcut iki mahallemizi bölüm bölüm doğramışlar ve üzerine beyaz boya atmışlar. Bu bölümlerden bazılarına hiç dokunamıyoruz zaten. Oralara komple topluluk alanları yerleştirilmiş (kütüphane, park, vb. gibi). Hayalet kasaba görünümdeki beyaz ve gri tonları hakim mahalle görünümümüzde boş alan olan bir bölüm buluyoruz. Üzerine gelince orası biranda renkleniyor. “Sen geldin, hayatım renklendi” denir ya, o hesap işte. He bu arada, bölüm dediysem, aklınıza büyük alanlar gelmesin. Her bölümde 3-5 ev (ve ev arazisi) var. Klasik olarak ister bir evi istersesek de araziyi seçip taşınıyoruz.
The Sims 4 oynamaya başlarken
Evet sonunda oyunumuza gelebildik. Elbette ki oyunu anlatmayacağım burada ama basitçe gözüme çarpan yeniliklerden bahsetmek isterim. Öncelikle gerçekten de havuz falan yok. Havuzu bırakın, araba ve garaj da yok. Bunun dışında daha birçok eşya da oyundan çıkartılmış. Oyunun içinde yine karakter yaratımındaki gibi bir “yokluk” ile karşı karşıya kalıyoruz. Şu da var. Bu bir The Sims oyunu değil de yeni bir oyun olsa, eşyalar yeterli diyebiliriz ama serinin yeni oyunu olarak, eşya konusunda zayıf kalmış The Sims 4. Bu duruma rağmen evimizi yapmaya girişiyoruz. Güzel bir yenilik eklenmiş burada.
Hazır odalar var arkadaşlar. Uğraşmak istemiyorsanız, örneğin hazır mutfağı seçip direkt sahip olabiliyorsunuz. Bu iyi düşünülmüş ama ev yapmak da The Sims’in bir parçası sonuçta. O yüzden ben bulaşmadım. Bir diğer gözüme çarpan güzellik de, duvarlara eşya koyma konusunda gerçekleşmiş. Bir çoğumuzun büyük sıkıntılar çektiği bu konu, The Sims 4 ile düzelmiş. Pekiyi nedir bu konu? Örneğin bir pencere koyduk diyelim duvara. Eskiden o pencereyi koyduğumuz duvar parçasına başka bir şey asamazdık. Ama The Sims 4 ile, artık o pencerenin altına, yukarısına, hatta üzerine bile eşya koyabiliyoruz. Alt alta 2-3 pencere (ya da resmi vb.) koyabilme şansımız var artık.
Evden biraz uzaklaşıp çevreye bakalım dediğimizde, The Sims 3’teki gibi artık tüm mahalleyi görme gibi bir durumunuz yok. The Sims 2’ye dönülmüş resmen. Demin bahsettiğim “bölümler”i görebiliyoruz sadece ve bunların dışına çıkmak için yine tıpkı The Sims 2’deki gibi yükleme ekranları karşımıza çıkıyor. Bu biraz olumsuz bir durum. Biz bu yükleme ekranlarından az çekmemiştik zaten The Sims 2’de, buna rağmen 4. Oyunda tekrar karşımıza çıkartmışlar. Bunun dışında oyunun içindeyken, mahallemiz o “hayalet kasaba” durumunda değil. Etrafta spor yapan, yürüyen, muhabbet eden insanlar dolu. Ama araç yok… Araçları da herhalde havuz gibi, çıkartacakları DLC’lere saklıyorlar.
Oyunumuzu 3 farklı hızda oynayabiliyoruz. Sim’lerimizin hiçbiri etkileşim durumunda değilse (örneğin uyuyorlarsa ya da işe gitmişlerse) çok daha hızlı bir şekilde geçiyor zaman. Bu güzel olmuş ama bazen bu hızlı geçme durumu “nedense” işlemiyor ve sıkıcı bekleme süreleri olabiliyor. Düzeltilmeyecek bir durum değil. Ama The Sims 3’te olduğu gibi Sim’lerimiz okula ya da işe gittiğinde onların gidişini falan göremiyoruz ve bir araba da gelmiyor almaya. Bizin “bölümümüzden” çıkıyorlar ve yok oluyorlar. Ayrıca oyun çıkmadan önce belirtildiği gibi Sim’lerimizin “toddle” denen, emekleme dönemi oyundan çıkartılmış. İyi mi olmuş, kötü mü olmuş bilemiyorum. Çünkü sıkıcı bir dönemdi ama oyuna renk katıyordu. Artık Sim’imiz kundaktan direkt çocuk haline gelip okula gidiyor.
Üzerinde en çok durulan “duygular” bölümüne gelirsek… Gerçekten de The Sims 4’ün asıl olayı burası arkadaşlar. Anlık olarak duygularımız değişiyor. Örneğin kitap okurken “inspired” (yaratıcı, ilhamlı) moda geçiyoruz. Ya da biriyle flörtleşiyorsak, “flirty” moduna geçiyoruz. Ve her duygu modumuzda, yeni etkileşimler açılıyor. Örneğin bir aile bireyi öldüğünde uzun süre “sad”(üzgün) modda oluyoruz ve yatağa girip yorgan altında ağlama, yatağa girip herkesten gizlenme, telefonda “mutsuzluk hatları”nı arama, diğer Sim’ler ile sorunlarımız hakkında konuşma gibi seçenekler açılıyor. Bu eylemleri gerçekleştirdiğimizde de, o duygu durumundan yavaş yavaş çıkabiliyoruz. Bize zaten görev gibi veriyor bunları. Yaparsak, ödülleri var.
Eskiden de vardı zaten “aspirations” diye geçen, tutkular seçeneğimiz. “Bir bilgisayar al, biriyle öpüş” tadında görevler bunlar. Oyunumuza yine zevk katmış. Ama en çok “confident” (kendinden emin) duygu durumundayken tuvalete gittiğimde gördüğüm “pee like a champion” (şampiyon gibi işe) eylemi beni güldürdü. Normal eylemden bir farkı var gibi gelmedi bana ama, yine de komik bir durum olmuş. Bir başka konu da, Sim’lerimizin duyguları, yürüyüşlerine dahi yansıyor. Mutsuz olan Sim’imiz kamburu çıkmış gibi, başı yere eğik yürüyor mesela. Eylemlerine daha zor konsantre oluyor. Duygu halleri, oyuna gerçekten güzel bir şekilde yedirilmiş ve oyun çıkmadan önce reklamı yapıldığı kadar da varmış. Duygular konusu, The Sims serisine başka bir hava katmış.
Şimdi gelelim her oyunda olduğu gibi genel konulara. Grafiklerden başlayalım. Grafiksel olarak The Sims 4 gayet güzel görünüyor. The Sims 3’e benzemekle birlikte, üzerine bir şeyler katıldığı açık. Ama yine de bir The Sims 1 ile 2 arasındaki ya da 2 ile 3 arasındaki kadar büyük farklar yok. Sim’lerimizin duygularını, yüz ifadelerinde gördüğümüzü de, bu grafik konusuna gelmişken belirtmek isterim. Sesler konusunda The Sims serisi zaten gayet güzel işler çıkartıyor. The Sims 4’te de bu değişmemiş. Özellikle Sim’lerimizin Simce’leri oldukça gelişmiş. Bir çok farklı Simce sözcük(!) duyabiliyoruz Sim’lerimizden.
Oynanabilirlik konusunda, hala buglar olsa da, Sim’lerimizin yapay zekası oldukça gelişmiş. Siz bıraksanız, kendileri de gayet güzel takılabiliyorlar yani. Bu yönden de The Sims 4, ilerleme kaydetmiş. Oyunu oynarken bir işimiz çıksa, hiç oyunu durdurmaya gerek kalmadan, kendi başlarına korkmadan bırakabiliriz Sim’lerimizi. Oyun içi arayüz de oldukça değişmiş. Eskisi gibi ekranın büyük bölümünü kaplayan “ihtiyaçlar” menüsü artık yok. Onun yerine sağ alt bölüme birçok simge konmuş. “İhtiyaçlar”dan “kariyer”e, “yetenekler”den “ilişkiler”e kadar tüm menüler simge durumuna küçültülmüş. Tıklayarak açabiliyoruz (ki yine eskiye göre olduçça küçük). Örneğin Sim’imizin tuvaleti geldiğinde, ihtiyaçlar simgesi bir anda renkleniyor ve tuvalet kağıdı haline geliyor. Ayrıca Sim’lerimiz artık, aynı anda birçok iş yapabiliyor. Örneğin bilgisayarla uğraşırken yanındaki diğer Sim ile de muhabbe edebiliyor. Burada da yapımcılar olumlu bir iş başarmış…
The Sims 4 üzerindeki bilgisayarlar
Yazımın sonuna gelirken değinmeden geçmek istemediğim bir bölüm var. Biz oyuncular için güzel bir durum diyebiliriz. The Sims 4’te bilgisayara ve oyunculuğa inanılmaz önem verilmiş gibi görünüyor. Bilgisayarımızla geliştirebileceğimiz “programming” (programlama) ve “video gaming” (video oyunculuğu) yetenekleri mevcut. Bilgisayar üzerine bir kariyer yaptığımızda bir süre sonra “E-sporcu” olabiliyoruz. Aynı zamanda bilgisayarımızdan turnuvalara katılabiliyor ve online yayın yapabiliyoruz (para da kazandırıyor).
Bilgisayar üzerine olan kariyerimizi geliştirmek için bizden bazen saatlerce oyun oynamamızı, birkaç turnuva kazanmamızı isteyebiliyor. Aynı zamanda programlama yeteneğini geliştirerek oyun, telefon uygulaması, oyun modu, virüs vb. Yazabiliyor, bunlar ile para kazanabiliyoruz. Forumlarda trolleyerek komedi yeteneğimizi arttırıyoruz. Ayrıca bilgisayarımız yoksa bile telefonumuz ile de oyunlardan oyunlardan uzak kalmıyoruz. Hani tamam, The Sims 4’te bir video oyunu ama, bir video oyununda da olsa, video oyunlarına böyle özel bir yer ayrıldığını görmek gerçekten güzel. Ya da ben sap gibi tek başıma mutlu oldum, bilemiyorum. 🙂
Bu ekstra bilgiden sonra, geldik incelememizin sonuna. Açıkçası The Sims 4, benim beklentilerimi karşıladı… Tamam, içerik çeşidi olarak oldukça zayıflamış ve “DLC’lerle de para toplayalım” mantığı güdülmüş, belli ama yine de gayet eğlenceli ve güzel bir oyun ortaya çıkmış. Yapılan yenilikler seriye oldukça güzel yedirilmiş. Seri, özünden kopulmadan, bir adım ileri taşınmış. Evet, The Sims 3 ile oldukça benzer bir yapısı var The Sims 4’ün, bu konuda söylenecek söz yok ama sadece “duygular” yeniliğini yaşamak için bile, bu oyun alınıp oynanır. Hele Sim yaratmayı ve ev yapmayı seviyorsanız, kolaylaştırılmış ve ayrıntılaştırılmış ev yapımı ile, yine saatlerinizi dekorasyona harcayabilirsiniz.
Neyse arkadaşlar, uzun bir inceleme oldu. Kendi Sim’im ve Sim oğlum beni bekliyor. Onları daha fazla yalnız bırakmayayım. The Sims 4, akar… 🙂
Yazar: Sefa Acarsoy