Bir oyun düşünün ki, hem ortaya çıkaran şirketin bakış açısına hem de bizim beklentilerimize yön versin. Bir oyun düşünün ki hem şirketini hem de oyuncuyu aynı anda mutlu etsin. Hem de bunların gelecekte de olacağının sinyallerini versin. Fallen Order tam da bu açıklamanın karşılığı olan oyun olmuş.
Bu yazdıklarımla ne mi demek istiyorum? İncelemeye geçmeden önce size kısaca Fallen Order’ın yapıldığı mutfağın, parayı sağlayan patronun ve bu oyunun yapılması fikrinin ayrıntılarından söz edeyim.
Öncelikle hepimizin bildiği gibi EA Games bizleri son yıllarda pekte mutlu etme çabasında değil. Varsa yoksa FIFA’dan parayı vuralım, Anthem diye bitmemiş bir oyun piyasaya sürelim de iki uç kuruş bir şeyler kazanalım, o kadar para verdik Star Wars ismini satın aldık o isimle gidelim içi mikro ödemelerle dolu online oyunlar yapalım. E bu arada unutmayalım arada indie bir şirketin yaptığı ‘A Way Out‘ oyununa destekte bulunalım ki biraz da olsa günah çıkaralım.
İlginizi Çekebilir: PlayStation 4 Türkçe Oyunlar Listesi!
Fikir Nasıl Oluştu?
İşte EA bu kafa yapısıyla ilerlerken, birtakım üst akıllar Electronic Arts şirketinde devreye girerek önlerindeki ‘God of War, Spider Man, Legend of Zelda: Breath of the Wild’ gibi örneklerden yola çıkarak birincil hedefi insanlara oyun içi bir şeyler satmaktansa al, oyna ve rafa kaldır oyunu yapmaya karar veriyorlar. Bu kararın ardından, önceden gene kendi çatısı altında çalışan ve bu çatı altında ‘Titanfall, Titanfall 2, Apex Legends’ oyunlarını geliştiren Respawn Entertainment’ı çok doğru bir karar alarak Fallen Order’ın mutfağına geçiriyorlar. Böyle bir oyun yapma aşkıyla yanıp tutuşan Respawn Entertainment duruyor mu, yapıştırıyor taş gibi oyunu!
Sektörel anlamda baktığımız zaman Fallen Order, hem aldığı yorumlar hem de satış başarısıyla EA firmasına bu mantıkla oyun yapmanın aslında çokta yanlış olmadığını güzelce anlatmış olacaktır. Bu da bizleri bu tip kaliteli yapımları böyle büyük şirketlerden görmeye devam edeceğimizi düşünmeye sevk ediyor. Umalım öyledir ve öyle olsun. Hadi artık neymiş bu kadar sektörü sarsan oyun derinlemesine inceleyelim.
Utanmaz Tamirci Çırağı
Herkesin ‘Cal’ diye seslendiği, tam adı ‘Cal Kastis’ olan ve yaşamını Jedi katliamının ardından bir tamir fabrikasında geçiren bu çocuğa neden mi ‘utanmaz’ dedim. Çünkü oyunumuzun ana karakteri Cal’i canlandıran oyuncu ‘Shameless’ dizisinden ‘Ian Gallagher’ olarak tanıdığımız Cameron Monaghan. Cal, Jedi katliamının 5 yıl sonrasında bu katliamdan kaçarak ve jedi özelliklerini kullanmamayı kendi içinde kabul ederek katliamdan arta kalan tüm demir parçalarla ilgilenerek hayatta kalmayı kabul etmiş genç bir jedi. Gene bir gün Cal işinde gücündeyken en yakın arkadaşı Prauf ile gezmeye karar veriyor. Bu gezinti sırasında Prauf, birtakım aksilikler sonucu uçurumdan düşmek durumunda kalıyor. İşte ne oluyorsa bu andan itibaren oluyor.
Arkadaşını düşerken gören Cal dayanamayıp Star Wars hayranlarının çok iyi bildiği ‘force’ özelliğini kullanarak arkadaşı Prauf’u düşerken yavaşlatıp hafif bir inişle hayatını kurtarıyor. Ama kullandığı bu güç Cal’ı inanılmaz bir maceranın içine sokuyor. Çevrede force kullanıldığını sezen imparatorluğun önde gelen güçleri olan kız kardeşler (ki bu kardeşlere ayrıntılı bir şekilde değineceğiz) hemen Cal’ın yanında bitiveriyorlar. Burada hızlandırılmış bir Jedi taramasından sonra arkadaşının işkence görmesine dayanamayan ana karakterimiz çekiyor emaneti ve jedi olduğunu ayan beyan belli ediyor. Hikâyemiz de büyük ölçüde burada başlamış oluyor.
Yola Çıkacağın İnsanı İyi Seçeceksin
Fallen Order’da bize oyun boyu eşlik eden iki insanla tanışmamız çok erken oluyor. Oyun başında bizi ‘hanimiş benim Jedi’ kovalaması ardından bu karışıklığın içinden söküp alan ‘Cere Junda’ eski bir direniş askeri. Cere bizi bu bataklıktan kurtarıp gemisine alıyor ve biz daha sen kimsin diye soramadan gemi hareket ediyor ve tamirhanemizden hızla uzaklaşıyoruz. Ardından geminin kaptanı ‘Greez Diritus’ ile tanışıyoruz. İki yol arkadaşımız bizim bu büyük macerada en önemli destekçilerimiz. Arkadaş demişken oyun boyu bizim sırtımızdan ayrılmayan tatlılık abidesi BD-1’dan bahsetmeden olmaz. Kendisi tabi ki bir droid ve diğer tüm küçük droidler gibi o da çok tatlı ve sempatik bir sesle yolculuğumuza eşlik ediyor.
Cere ve Greezle ilgili anlatılabilecek çok şey olmasına rağmen spoiler vermemek adına ve onların hikâyesini de kendinizin tecrübe etmesinin gerektiğini düşündüğümden yol arkadaşlarımızla ilgili senaryo ayrıntılarına pek girmiyorum. Hikâyemizin genel olarak teması prologue bölümünde güzelce anlatılıp, bizi büyük bir maceraya çıkacağımız konusunda heyecanlandırıyor ve nasıl bir oyunun içinde olduğumuzu gemiden ilk gezegenimize indiğimiz anda anlıyoruz.
BD-1
BD-1 bizim yanımıza, indiğimiz ilk kara parçasında geliyor. Kendisi bir çatışmasının arasında kalıp yardıma ihtiyaç duyarken el becerileri çok iyi olan Cal ona küçük bir yardımda bulunup bacağını tamir ediyor ve küçük dostumuz o andan itibaren yanımızdan ayrılmıyor.
BD-1 yanımıza çokta yetenekli bir droid olarak gelmemesine rağmen, oyun ilerledikçe hikâyeye bağlı olarak ek yetenekler kazanıyor. Bunlara örnek olarak; kilitli kutuları açabilmemizi sağlama, aşağıya kayma amaçlı kullandığımız halatları yukarıya doğru da kullanabilmemizi sağlama, düşman droidleri hackleyebilme, canımız azaldığında bize ekstra can sağlama gibi özellikleri söyleyebiliriz.
BD-1 tam bir meraklı ve gezdiğimiz mekanların zemininde veya duvarlarda gördüğü yazıları ve yapıları merak ederek, onlara yaklaşıp bizden ekstra bir tuşa basmamızı istiyor. Bunları yapmamak tabi ki oyuncunun elinde ancak siz de benim gibi meraklı bir oyuncuysanız, BD size her seslendiğinde etrafta taranacak bir şeyler olduğunu anlıyor ve BD’nin gidip o merak ettiği şeyleri taramasına izin veriyorsunuz. BD bunları tabi ki boşuna yapmıyor ve her yaptığı tarama işleminden sonra taradığı şeyle ilgili ayrıntılı bilgi ediniyorsunuz. Savaşlarda da her bir düşmanı ilk kez yendiğinizde BD bu düşmanları taramak istiyor ve yine oyuncu izin verirse bu taramayı gerçekleştirip o düşmanın güçlü yönlerini ve zayıf yönlerini size sunan bir database ile karşılaşıyorsunuz.
‘’ Oyun içi sürekli yanınızda olan bir karakterin ekstra olarak böyle kullanışlı bir amaca hizmet etmesi fikri gerçekten harika ‘’
Fallen Order Haritaları
Fallen Order birbirinden çok farklı tasarlanmış ‘Bracca, Bogano, Zeffo, Kashyyyk, Dothomir’ adlarında 5 farklı haritası/gezegeni var. Her bir harita kesinlikle üzerinde uğraşıldığını ve ilmek ilmek işlendiğini hissettiriyor. Kat kat tasarlanmış bu haritalar, içerisinde keşif hissini bize sonuna kadar yaşatıyor. Bir haritada soğuklarla mücadele edip başka bir haritada harika doğa güzelliklerinin içine dalıp gidebiliyoruz. Her harita kendi içinde bir bitki örtüsünü ve agresif doğa yaratıklarını barındırıyor. Bu yaratıklar tamamen tarafsız ve hem bizim karakterimize hem de imparatorluk askerlerine sorun çıkarabiliyor. İmparatorluk askerleriyle savaşmak durumunda olduğunuz bir bölgede eğer ki yaratıklar varsa, o askerlerin bu yaratıklarla savaşmasını ve birbirlerini eksiltmesini bekleyebiliyorsunuz.
Gemimizde, yolculuk etmek istediğimiz yeri seçtiğimiz masa aktif olduğu andan itibaren bu gezegenlerin büyük çoğunluğuna ne seviyede olursak olalım gidebiliyoruz. Ama oyunun bize önerdiği gezegende değil de farklı bir gezegende bulunmak gerçekten çok zorlayıcı olabiliyor. Ayrıca başka bir başlık altında bahsedeceğim jedi özelliklerimizi zamanla kazanmamız sebebiyle, içinde bulunduğumuz haritada istediğimiz her yere gidebilmek her zaman mümkün olmuyor.
Her harita kendi içerisinde birtakım hikâyeler barındırıyor. Bunların bir kısmı bizi ilgilendiren hikâyeler bir kısmı tamamen konu dışı olsa da kesinlikle ilgi çekici ve deneyimlemeye değer. Fallen Order’da, içinde bulunduğumuz hikâyenin, haritalarla bütünleştirilmesi gerçekten de çok ustaca yapılmış. Deneyim ettikçe bu söylediklerimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Dostunu Yakın Tut, Düşmanını Daha da Yakın Demişler
Yazının başında bahsettiğim kız kardeşleri daha yakından inceleme zamanı geldi. Jedi katliamından sonra imparatorluğun en önemli askerleri olan bu kız kardeşler, evrende 1 tane bile direnişçi jedi bırakmamaya yemin etmiş çok yetenekli ışın kılıcı kullanıcıları. Oyun boyunca tahmin edebileceğiniz gibi bu kız kardeşlerle amansız boss savaşları yaparak senaryoda ilerliyoruz. Her yendiğimiz kız kardeş bizi hikâyede biraz daha ileriye taşıyor ve bir sonraki kardeşe kadar daha da güçlenmemiz gerektiğiyle ilgili bizi motive ediyor. Oyundaki tüm büyük birebir savaşlardan bahsederek spoiler veremeyeceğim için boss fight defterini burada kapatıyor ve diğer rakiplerimize geçiyorum.
Fallen Order maceramız boyunca bizi gerçekten tatmin edici bir düşman çeşitliliğiyle baş başayız. Her bir düşman, kesinlikle üzerine düşünülerek tasarlandığını bize hissettiriyor. Karşılaştığımız farklı çeşitte düşmanlara, farklı farklı taktikler üretmek zorunda bırakılmak oyun keyfimizi ikiye katlıyor. Hem boyut hem kullandıkları silah hem de tasarım olarak farklılık gösteren bu düşmanlar kimi zaman az sayıda kimi zamansa topluluk halinde karşımıza çıkıyor.
İmparatorluk askerleri dışında karşılaştığımız haritaya özgü yaratıklar ve hikâyenin içine yedirilmiş olan imparatorluk dışı büyük düşmanlar da özenle tasarlanıp önümüze sunulmuş. BD-1 bölümünde bahsettiğim gibi, yendiğiniz düşmanları droidimize taratıp onlar hakkında bilgi almak, aynı düşmanla karşılaştığımızda ne yapmamız gerektiğini öğrenmemiz açısından çok ama çok önemli.
İlginizi Çekebilir: Xbox Series X Çıkış Tarihi Ortaya Çıktı
Fallen Order OYNANIŞ, ANİMASYON VE TEKNİK DETAYLARI
Jedi Deyince Akla Gelen En Karizmatik Şey
Tabi ki ışın kılıçlarından söz ediyorum. Oyunda jedi güçlerimizden de önce en çok kullandığımız savaş aracımız tahmin edebildiğiniz gibi ışın kılıçları. Oyun boyunca bulduğumuz tamir masalarında, haritalarda ilerlerken denk geldiğimiz kutulardan topladığımız parçalarla kozmetik olarak geliştirebildiğimiz bir ışın kılıcımız var.
Işın kılıcımız bize, düşman askerlerinin silahlarından çıkan mermileri onlara geri göndermek, karşıdan gelen bir kılıç darbesini püskürtmek ve tabi ki karşımızdaki düşmanı mahvetmek gibi imkanlar sunuyor. Bu imkanlar dahilinde Cal’ın eline çok yakışan ışın kılıcı, oyun boyunca bize kullanmaktan sıkılmadığımız bir yol arkadaşı oluyor. Oyun ilerledikçe sunulan yeni dövüş animasyonları ile bize çok güzel görüntüler sunan bu ışın kılıcı ve karakterimizle bütünleşmiş animasyonlar kesinlikle her vuruşunuzda size de iyi hissettirecektir.
Ama şuna da değinmeden edemeyeceğim. Oyunun +18 damgası yememesi için kılıcın verdiği zararlar biraz kısılmış gibi duruyor. Bir ışın kılıcının herhangi bir uzvu koparıp atmasını beklerken bazen hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Soulsborne? Tomb Raider? Uncharted? Fallen Order?
Karşımızda şüphesiz şekilde, birçok oyunun harmanlandığı ama gene de ‘çakma’ hissettirmeyen bir oyun duruyor. Fallen Order, save alma yapısıyla bize, soulsborne türünü anımsatıyor. Bu sizi korkutmasın, oyun zorluğu açısından oyunu en zor seviyeye almadığınız takdirde kesinlikle size bir Sekiro, Dark Souls, Bloodborne zorluğu yaşatmıyor. Ancak bu oyunlardan aşina olduğumuz ‘bir lambayı yak, bir ateşi yak’ mantığı bu oyunda da çok iyi bir şekilde kullanılmış. Haritada ilerleyerek bulduğumuz meditasyon noktaları bize o bölgede meditasyon yapıp canımızı doldurma, BD-1’ın bizi iyileştirmek için kullandığı kapsülleri yenileme ve yetenek ağacımızdan yeni yeteneklerimizi seçme imkanları sunuyor. Ayrıca yine soulsborne türünden aşina olduğumuz öldüğünde, en son aktif ettiğin dinlenme alanından doğma mantığı bu oyunda da kullanılmış. Ne yalan söyleyeyim çokta güzel kullanılmış.
Oyun, bize içinde ilerlerken hem hikâyede ilerlememiz için zorunlu tuttuğu hem de kimi zaman tamamen bizim seçimimize bırakılmış birtakım puzzlelar sunuyor. Puzzleların kalitesi kişiden kişiye farklılık gösterse de, bence gayet yeterli ve keyifli problem çözme sekansları oluşturuyor. Bu açıdan bize Tomb Raider serisini hatırlatan oyun, oynanış çeşitliliğini burada da bize sunuyor.
Ek olarak, Fallen Order genel ilerleyişine baktığımızda karşımıza çıkan platform ögelerinden bahsetmeden edemeyeceğim. Yıllardır hem Tomb Raider hem Uncharted serilerinden aşina olduğumuz ‘bir yere tutunma, duvarlara tırmanma, sarmaşıkla karşıdan karşıya geçme, taktığımız aparatlarla tırmanması imkânsız duvarlara tırmanma’ gibi mekaniklere ek olarak oyuna, Titanfall oyunlarından hatırladığımız duvarda koşma mekaniği eklenmiş. Önceden alışık olduğumuz mekanikleri oyuna çok iyi yediren Respawn Entertainment, duvarda koşma mekaniğiyle oynanıştaki eğlenceyi bir üst seviyeye çıkartmış.
Fallen Order Kusursuz mu?
Birçok Star Wars oyununda olduğu gibi bu oyunda da can sıkıcı olan şeyler yok değil. Öncelikle teknik açıdan bakarsak ben oyunu PS4 Pro’da performans modunda oynamama rağmen yer yer fps düşüşlerine maruz kaldım. Ayrıca zor modda oynayan birisi olarak bazı boss savaşlarında her ölümden sonra beklediğim dolum ekranı hiçte kısa değildi. Takdir edersiniz ki çok fazla öldüğünüz bir oyunda bu dolum ekranları zamanla can sıkıcı bir hal alıyor. (PS5 gel artık ve SSD ile kurtar bizi bu bataktan)
Oyunun temposuna gelirsek yer yer oyunun çok yavaşladığını, yer yerse gereğinden uzun aksiyon sekansları sunduğunu söyleyebiliriz. Akış birçok açıdan oyuncuya bırakılmış olsa da, oyunun temposu daha dengeli yapılabilirmiş.
Başka bir kusur ise, +18 oyun sınıfına girmemesi için sahnelerin ve animasyonların törpülenerek sunulması durumu. İnsan gerçekten bazen elindeki kılıcın gücünden şüphe ediyor. Biz böyle oyunlardan vahşet istiyoruz, kopan uzuv istiyoruz.
Fallen Order için Son Söz
Son olarak baktığımızda elimizde kesinlikle oynamaya değer bir oyun bulunuyor. Fiyatı yüksek olmasına rağmen takas yoluyla ya da indirimle oynanabilecek yapım, ilerleyen zamanlarda ‘EA Access’ edinen kullanıcılara da sunulacaktır.
Star Wars temasını, sonunda güzel bir oyunla buluşturan EA Games, yaptığı işle bize gelecek açısından büyük bir umut aşıladı. Satışlarda da beklenenin üstünde kazandıran oyun EA firmasının gelecekte de böyle oyunlara yönelmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.
Fallen Order için bir not vermem gerekirse gönül rahatlığıyla 100 üzerinden 95 diyebilirim. Neden 5 puan kırdığımı hemen yukarıda anlattım ve kesinlikle 5 puandan fazla etkileyecek eksiklikler değiller.
Siz de SW: Fallen Order oyununa kesinlikle bir şans vermekten kendinizi alıkoymayın. Çekin renkli ışın kılıçlarınızı, o harita senin bu harita benim ilerleyin. Sonuçta evrende tekrardan kurulması gereken bir yıkılmış düzen bkz. Fallen Order var. MAY THE FORCE BE WITH YOU!
İnceleme
Star Wars: Jedi Fallen Order
İsteyince oluyormuş değil mi EA?
ARTILAR
- Harita Tasarımları
- Oynanış Mekanikleri
- Hikaye
- Düşman Çeşitliliği
EKSİLER
- Teknik Aksaklıklar
- Törpülenmiş Sahneler