Ghost of Tsushima inceleme yazımızda, Sucker Punch tarafından PlayStation 4’e özel olarak üretilen son oyunu ele aldık. Son zamanlarda alışık olduğumuz fütüristik havanın dışında, Orta Çağ temalı bir açık dünya aksiyon oyunu ihtiyacımızı karşılan yapım, güzel bir deneyimi bizlere sunmayı başardı.
Sly oyunlarından tanıdığımız Sucker Punch, 2009 yılında InFamous serisine geçiş yapmıştı. 2014 yılında ise PS4’ün çıkış oyunlarından biri olan InFamous: Second Son’ı piyasaya sürmüştü. PS4’e özel ilk oyunlardan birinin ardından stüdyo bu sefer PS4’e özel son özel oyun Ghost of Tsushima’yı yayınladı.
https://www.youtube.com/watch?v=NldLjjWLzD0
Ghost of Tsushima’yı anlamak için öncelikle stüdyonun son oyununu biraz olsun hatırlatmak gerekiyor diye düşünüyorum. InFamous: Second Son, ABD’nin Seatle kentinde geçen, özel güçleri alan bir karaktere odaklanan, yine bir tür açık dünya aksiyon oyunuydu.
Hemen yukarıdan oyuna dair hazırladığımız incelemenin tamamını izleyebilir ve daha ayrıntılı bilgiler elde edebilirsiniz. Second Son oldukça renkli, eğlenceli ve karakter gelişimi üzerine odaklanan bir oyundu. En büyük eksikliği ise klişe kalan hikayesi ve kendini tekrar eden görevleriydi. Oyunda karakterimiz güçlendikçe karşımıza çıkan düşmanlar da güçleniyor, oyunun detayları değişiyordu. En güçlü yanı ise kuşkusuz grafik kalitesiydi.
Ghost of Tsushima ise 1274 yılında döneminde Japonya’sına bağlı Tsushima adasında geçiyor. Adaya düzenlenen Yuan Hanedanı seferlerini konu alan yapım hakkında konuşmaya başlamadan önce, biraz bu konuyu ele almak gerekebilir.
Moğollar ve Japonya İstilası
Bir oyun incelemesinde pek alışık olmadığımız bir şekilde tarihsel bir bilgiyle başlamak bana da ilginç gelse de oyunu anlamak için küçük bir özet geçelim.
Cengiz Han’ın torunlarından Kubilay Han, gücü ele geçirdikten sonra Çin üzerine seferler düzenlemişti. Çin’in neredeyse tamamını ele geçirmeyi başaracak olan bu ilk seferlerden sonra Çin’de Yuan Hanedanı dönemi başlamıştı. Pekin merkezli bir devlet kuran Kubilay Han, Kore’yi biat ettirmesinin ardından gözünü Japonya’ya dikmişti. İlk işgal denemelerini 1268 yılında yapmayı denemişse bile yeterli büyüklükte donanması olmadığından, ilk ciddi sefer 1274 yılına kalmıştı.
1274 yılına gelindiğinde Yuan Hanedanı ordusu, 15 bin Moğol ve Çinli asker, 8 bin Koreli asker ve 300 büyük, 400-500 küçük gemiden oluşacak şekilde yola çıkmıştı. Tsushima Adası’na çıkarma yapan ve adanın bir kısmını ele geçirmeyi başarmıştı. Fakat yaşanan bir doğal afet sonrasında geri çekilen Moğollar, bir daha geri gelmemek üzere ana karaya geri dönmüşlerdi.
Adada yaşanan ve oyuna aktarılan başka tarihsel detaylar ise savaşın gerçekleşme şekliydi. Tsushima’da bulunan askerler, 1221 yılında çıkan isyandan bu yana savaş görmemişlerdi. 1221 yılında çıkan bu isyana dair bilgiler ise hikayenin önemli noktalarından bir tanesini de oluşturuyor.
Japon geleneklerine göre savaşlar, neredeyse birebir kılıç düelloları şeklinde gerçekleşiyordu. Fakat Moğollar, binlerce askeri adaya yığarak, topyekun bir saldırı gerçekleştiriyorlardı. Keza tam da bu saldırı şekli ve ada sakinlerinin bunu sürpriz olarak algılaması, oyunun hem başında konu edilmiş hem de hikayenin üzerine kurulduğu önemli bir başka detay olarak belirlenmiş durumda.
1274 yılında gerçekleşen saldırıda Moğol ordusu ilk olarak Tsushima ve Iki isimli adaları hedef almıştı. İlk saldırı ise Tsushima adasına gerçeklemiş ve adada bulunan 80 asker, Komodahama sahilinde adalarını korumak isteseler bile sayıca üstün olan Moğollara yenilmişlerdi.
Bütün askerlerin düşmesinin ardından ada ele geçirilmiş ve Moğol ilerleyişi, Hakata Körfezi bölgesine doğru devam etmişti. Hakata bölgesinde daha güçlü kuvvetlerle karşı karşıya gelen Moğolların geri çekilmesi ise bir tufan sonrasında olmuştu. En büyük savaşlardan bir tanesi gerçekleşmeden önce başlayan tufan sonrasında Moğol komutanları, gemilerinin batması korkusuyla askerlerini geri çekmişlerdi.
Batmaktan kurtulan gemileriyle geri çekilmeye başlayan Moğollar, bu sırada çok hızlı hareket edebilen Japon gemilerine yakalanmışlar ve bu gemilerden Moğol gemilerine geçen Samuraylar, üstün birebir kılıç dövüşü yetenekleri ile düşmanlarına yüksek zayiat verdirmişlerdi. Bu yenilginin ardından Moğollar geri çekilme kararı almışlar ve tekrar Japonya’yı işgal girişiminde bulunmamışlardı. İşgal girişimin sonrasında ise Moğol İmparatorluğunun doğal sınırları, en azından Doğu bölgesinde çizilmişti.
Ghost of Tsushima hikayesi ise çok benzer şekilde, tarihsel olaylarla birebir şekilde başlıyor. Gerçekte yaşandığı gibi Moğollar güçlü kuvvetlerle adaya saldırıyorlar ve adadaki neredeyse bütün Samuraylar katlediliyor. Karşılarında direniş kuvveti kalmayınca, bütün ada Moğollar tarafından hızlıca işgal ediliyor. Japonya ve Yuan Hanedanı ilişkisine dair daha fazla bilgi almak için Stephen Turnbull ve Morris Rossabi tarafından yazılan kitaplara göz atabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: The Last of Us Part II İnceleme Yazısı
Ghost of Tsushima İnceleme: Hikaye
Oyun yukarıda anlattığımız üzere 1274 yılında yapılan Moğol istilası döneminde geçiyor. Hemen yukarıda anlattığımız gibi oyun büyük bir savaş sahnesi ile başlıyor ve Samuraylar ilk savaşı çok hızlı şekilde kaybediyorlar. Hayatta kalan ve adanın yönetiminin varisi olan ana karakterimiz Jin Sakai, savaş sonrasında güçlü bir direniş başlatmak üzere harekete geçiyor.
İlk iş olarak adanın valisi olan dayısını Moğolların elinden kurmak için yol arkadaşları arayan Jin, bu süreçte oyun boyunca göreceğimiz birçok karakterle ilk bağlarını kuruyor. Yeterli sayıda savaşçıyı yanına çektiğini düşündükten sonra ise ilk saldırısını gerçekleştiriyor ve dayısını kurtarmayı başarıyor.
Oyunun bu bölümüne kadar daha çok Jin’in kişisel gelişimine ve dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Hem yeni yetenekler öğreniyor hem de karakter olarak o dayısının yanındaki biraz korkak ve çekingen tavrından kurtuluyor. Artık karşımızda bir çocuktan ya da küçük yaştaki bir varisten çok, adanın kahramanı olmayı başarmış biri duruyor.
Hikayeye adanın valisi olan dayının girmesi ile birlikte hikaye tamamen değişiyor. Yine Moğollarla olan mücadele devam ediyor olmasına karşın, bu sefer Samuray Töresi daha fazla konuşulmaya başlanıyor. Çünkü Jin, dayısı geri dönene kadar Samuraylara pek yakışmayan özellikler öğrenmişti. Bunların arasında gizlice bir yerlere girmek, hırsızlar gibi çatılarda dolanmak, çatılardan atlayıp suikastler düzenlemek ve arkadan adam bıçaklamak vardı.
Az çok bildiğiniz üzere Samuraylar, karşılıklı dövüş ustaları olarak biliniyorlar. Bunun yanı sıra kendi içlerinde uymakla yükümlü oldukları oldukça katı kurallara tabiiler. Hal böyle olunca bunun dışına çıkan biri, anında dışlanıyor hatta ölümle yüz yüze kalıyor.
Buraya kadar konuyu spoiler olmadan vermeye çalıştım. Birazcık spoiler var ama hikayenin gidişatında çok belli olaylar olduğundan, kimse rahatsız olmaz. Fakat buradan sonrası hikayenin direkt kalbine dair detaylar vereceğim.
Jin, aslında genç ve yeni yetişmekte olan biri olduğu için hikayenin başında eğitimlerini tam olarak tamamlamamış biri olarak karşımıza çıkıyor. Tam burada oldukça başarılı bir uygulanışla sürekli flashback’ler görüyoruz ve dayısı Şimura Bey ile yaptıkları eğitimler, konuşmalar araya giriyor. Burada soylu birinin nasıl eğitimler aldığı ve Samuray doğasına dair detaylar aktarılıyor. Hikayenin ilerleyen bölümleri için oldukça önemli detaylar barındırıyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi oyun Tsushima askerlerinin Moğollar tarafından bozguna uğratılmasıyla başlıyor. Bu savaştan sağ çıkan iki Samuraydan bir tanesi olan Jin, kendisine yardım eden Yuna ile dayısını kurtarmak için harekete geçiyor. Yuna karakteri hayatını hırsızlıkla geçindiren birisi ve yeteneklerini hemen Jin’e aktarmaya başlıyor.
Tek başına bir orduyla karşı karşıya kalmış bir Samuray, elbette bunu tüm ordunun karşısına çıkarak galip gelemez. Bunun için yenemeyeceği yerlerde gizlenerek gitmek, bir gölge gibi sızmak zorunda kalabilir. Jin, hem dayısını kurtarırken hem de dayısının kalesini tekrar alırken tüm bu öğrendiği yetenekleri üst üste kullanıyor.
Samuray kanunu dışında kalan arkadan adam bıçaklama, gizlice bir yere girme, zehir kullanıp kaledeki tüm askerleri öldürme gibi detaylar, aslında savaşın kazanılmasının önünü açıyor. Ama Shogun yasalarına göre bunların hepsinin cezası ölüm olmalı.
Dayısı, töre dışında kalan bu hareketleri gördükten sonra Jin’i dışlıyor ve hikaye buradan sonra değişime uğruyor. Jin her ne kadar töreye karşı gelmiş olsa da halk onun yaptıklarını görmüş durumda ve onu destekliyorlar. Çünkü Jin, dışlanana kadar Moğol saldırısına uğrayan bir kenti kurtarmış, birçok yerleşim yerini özgürleştirmiş bir kahraman.
Kurtardığı yerleşim yeri ise daha önce isyana kalmış bir yer ve Jin’in kahramanlıklarının ardından hiç sevmedikleri valiyle hareket etmeye karar vermiş bir yer. Jin tutsaklıktan kaçtıktan sonra ise yine halkı için mücadele etmeye devam ediyor ve Moğolları adadan atmak için elinden geleni ardına koymuyor. En sonunda da tarihsel olaylarda da olduğu gibi buna muvaffak oluyorlar.
Hikayede ana görevler, yan görevler ve destansı görevler bulunuyor. Ana görevler asıl hikayemizi devam ettirirken, yan görevler ile ada, Japon kültürü ve Samuray Töresi hakkında bilgiler edinebiliyoruz. Destansı görevler ise adada anlatılan efsanelere ve hikayelere yönelik, takip etmesi hayli zevkli görevler olarak karşımıza çıkıyorlar.
Görevlerin yanı sıra açık dünyayı doldurmak için çevreye serpiştirilmiş tapınak bulma, tilki ini gezme gibi görevleri de saymak mümkün. Fakat bu küçük görevler sürekli kendini tekrar eden yapıdalar ve birkaç tane yaptıktan sonra tamamen sıkılabiliyorsunuz.
Ana görevlerde ise maalesef kendini tekrar etme durumu bazen devam ediyor. Özellikle hikayenin yavaş ilerlediği kısımlarda ana görevlerden bazılarının gereksiz olduğunun altını çizmeliyim. Bazı ana görevlerin başında yaptığımız ayak izi, kan izi takip etme gibi detaylar, birden fazla kullanıldığından kimi zaman can sıkabiliyor.
Benzer sorun InFamous: Second Son’da da bulunuyordu. Sucker Puch’ın hikaye tarafında zaman zaman sıkıntılar yaşama problemi, bu oyunda da devam etmiş gibi görünüyor. Buna rağmen Orta Çağda geçen böylesine bir hikayeye ilgi duyarak oyuna başlarsanız, hikaye oldukça sağlam gidiyor. Ayrıca stüdyonun karakter yaratımı konusunda başarılı olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
Second Son’da olduğu gibi bu oyunda da hem yan karakterler hem de ana karakter oldukça başarılı tasarlanmış durumdalar ve kendi aralarında basit diyaloglar kursalar bile konuyu takip etmek istiyorsunuz. Oyunda ünlü Japon yönetmen Akira Kurosava’yı anmak için özel bir mod olduğunu da hatırlatayım. Kurosava filmleri izlemiş bir ekibin elinden, daha iyi bir hikaye çıkmasını beklerdim.
Ghost of Tsushima olması gerektiği gibi Japonların elinden değil; Hollywood yollarından bizlere ulaşmış bir hikayenin peşinden gidiyor. Sonuç olarak hikayenin kimi kısımları aksıyor olsa bile takip etmek istiyor ve başından kalmadan hikayeler arasında geziyorsunuz. Oyunu daha uzun bir süreye yayarsanız, ana hikayeleri takip etmek daha eğlenceli hale gelebilir.
Ghost of Tsushima İnceleme: Oynanış Detayları
Ghost of Tsushima’nın oynanışı hikayeye göre ilerliyor ve bu ilerleme benim oldukça hoşuma gitmiş durumda. Anlattığım gibi karakterimiz Samuraylık işinin henüz başındayken olaya giriş yapıyor ve hikaye ilerledikçe güçleniyor. Bu güçlenmeyle birlikte gerçek bir Samuray ile oynadığınızı daha fazla hissetmeye başlıyorsunuz.
Oynanış tarafından oyunun ilk saniyelerinde karşılaşacağınız iki küçük detay var: Karakterin ekranda durduğu nokta ve atın hareket şekli. Karakterimiz ekranında biraz daha solunda yer alıyor. Tam ortalanmayan karakter, size ilk dakikalarda biraz garip gelebilir. Fakat dövüş mekanikleri işin içine girince, bunun bilinçli yapıldığını ve tam olarak karakterin ekrana oturduğunu görebiliyorsunuz.
Dediğim gibi bu bir Samuray oyunu ve Samuraylar karşılıklı dövüş uzmanları askerler. Karakter ekranın biraz sol tarafına kaydığında, karşılıklı dövüşler gerçek anlamıyla yerine oturuyor. Atın hareketleri ise hızlanmaya başladığı anlarda göze batıyor. Hızlıca koşarken gerçekçi bir hareket sağlanmış; ancak at ansızın hızlandığı için buna alışana kadar bu modelleme tarzı garip gelebiliyor.
Jin bir kılıç ustası olduğundan, oyunun büyük bölümün kılıç dövüşleri yapıyoruz. Fakat bütün yetenekleri aynı anda öğrenmediğinden, oyunun ilk dakikalarında dövüş mekaniklerinin zevkine tam olarak varamıyorsunuz. Yeterli seviyede farklı harekete sahip olduğunuzda ve çok sayıda düşmanla karşılaştığınızda ise bir Samuray kontrol ettiğinizi net olarak algılıyor, zevkine varabiliyorsunuz.
Oyunu güzel yapan taraflardan bir tanesi de kontrollere tam olarak alıştıktan sonra çok sayıda düşmanla karşılaşmakta yatıyor. Ben aradığım zevki tam olarak aldığımı söyleyebilirim.
İlerledikçe elimize geçen çeşitli bombalar, silahlar ve oklar oyundaki çeşitlili doğru şekilde sağlamış durumdalar. Bunlar arasında kombinasyonlar yaparak ilerlediğinizde daha eğlenceli bir oynanış bizleri bekliyor. Bu geçişlerin de oldukça güzel şekilde oyuna yedirildiğini ve üzerinde oldukça uğraşıldığını söylemeliyim.
Direkt düşmanlarla kapışmanın yanı sıra gizlilik de oyunda önemli bir yer kaplıyor. Fakat böyle bir zorunluluk çoğu zaman şart koşulmamış durumda. Yani belirli görevler dışında gizlenmeden direkt olarak düşmanlarınızın karşısına çıkabiliyorsunuz. Gizlenerek ilerleme işinin sıkıcı kısmı ise duvarlara tırmanma ya da kanca ile bir yerden bir yere atlamanın aynı olmaya başlaması. Üst üste gizlenerek gitmeniz istenirse, bir yerden sonra duvarlara tırmanmak, kancayla ağaçlara tutunmak tekrara bağlıyor.
Görevlerde tekrarlanan giriş mekaniklerinden bir tanesi de bu oluyor. Ayrıca oyunda kancanın olmasının neredeyse hiçbir anlamı yok. Sadece sürekli duvarlara tırmanmayalım ve tapınaklara giden yollarda aynı şeyleri tekrarlamayalım diye araya sıkıştırılmış. Hem oyunun temasıyla hem de başka detaylarla kancanın korelasyonunu bir türlü kafamda oturtamadım.
Ubisoft oyunu mu oynuyoruz?
Oyunun ilk gösterilen videolarında dikkat çeken detaylardan bir tanesi bölge ele geçirme işiydi. Far Cry serisine benzetilen bu özelliğin üstüne gizlilik de eklenince, oyunun Ubisoft yapımı gibi göründüğü çokça konuşulmuştu. Düşman bölgelerini ele geçirme işi sürekli olarak karşınıza çıkmıyor.
Bütün hikayeyi, buralara hiç uğramadan yürütebiliyorsunuz. Ancak oyun bittikten sonra Moğolları tamamen adadan atabilmek adına buraları tamamen ele geçirmeniz isteniyor. Her outpost’ta farklı detaylar ortaya çıkması da aslında tekrarı engellemek adına üzerinde uğraşılmış detaylardan. Buna rağmen temelde hep aynı şeyi yaptığınızdan, sürekli outpost almaya uğraşırsanız bir yerden sonra sıkılabiliyorsunuz.
Ghots of Tsushima’da kılıç ve gizlilik detaylarının yanı sıra değinilmesi gereken bir başka detay ise ok olmalı. Hikayenin belirli bir yerinden sonra ok kullanmayı öğrendiğimiz gibi bunu kılıç dövüşlerinin içine de yedirebiliyoruz. Böylelikle kılıçtan oka hızlıca geçiş yaparak karşılaşmalarda daha taktiksel adımlar uygulayabiliyoruz.
Açık dünyanın oldukça büyük olduğunu ve içinin bir şekilde doldurulduğunu söylemeliyim. Fakat diğer açık dünya oyunlarından aşina olacağınız üzere harita tamamen dolu görünsün diye tekrar eden görevler çokça kullanılmış. Bunun diğer oyunlarda da oyuncuları bezdirdiği bilindiğinden, bir eksi olarak kenara not düşüyorum.
Sonuç olarak Ghost of Tsushima oynanış olarak, ilk bölümlerde olmasa da az biraz ilerleyince sizi gerçek anlamda tatmin etmeyi başarıyor. Hem boss dövüşlerinde hem de normal düşmanlara karşı, kılıçla dövüştüğünüzü hissedebiliyorsunuz. Bunu kotarmış olması oyunun zaten amacına ulaştığını bizlere gösteriyor.
Grafikler ve görsellik
Ghots of Tsushima’nın en iyi yanı kuşkusuz grafikleri ve görselliği. Bu konu hakkında gerçekten mesai harcanmış ve oyunun neredeyse her yanında bunu hissedebiliyorsunuz. Ben oyunu PS4 üzerinde oynadım; ancak PS4 Pro üzerinde işlerin daha da harika hale geldiğini tahmin edersiniz. Yukarıda kullandığımız bazı görsellerden, nasıl bir ortamın ve atmosferin sizleri beklediğini tahmin edebilirsiniz.
Sucker Punch’ın grafik ve görsellik konusunu hallettiğini Second Son’da da yakinen görmüştük. Burada işleri bir adım daha ileriye götürmüş durumdalar. Özellikle renkli ağaçların yapraklarını döktükleri alanda at sürmek ya da dövüşmek iyi hissettiriyor. En iyisi ise beyaz çiçeklerle kaplı yeşilliklerde istediğiniz gibi dolaşabilmek. Haritanın bazı yerlerinde görevleri unutup, sadece manzaralara odaklanmak isteyebilirsiniz.
Oyunun sonunda gördüğümüz dövüşteki sahne ile efsanevi bir oku elde ettiğimiz görevdeki sahne seçimleri beni ayrıca etkiledi. Bu iki görevi tekrar tekrar oynayabilirim. Karakterlerin motion capture ile oyuna aktarılma şekilleri de oldukça başarılı şekilde uygulanmıştı. Keza bu iş yine Second Son’da da oldukça iyiydi. Grafik konusunda Sucker bizden bir artıyı da buradan alıyor.
Çevre ile ilgili söylenmesi gereken bir başka detay ise bölgelerin birbirlerinden farklılıklar içeriyor olması. Yani adanın bir kısmı vişne ağaçları ile doluyken bir başka tarafı bataklık olarak tasarlanmış. Bu da ayrı ayrı buraları gezme ve bambaşka yerde dolaşma hissiyatı doğuruyor.
Küçük bir adada geçecek olmasından ötürü oyuna başlamadan önce beni düşündüren detayların başında bu geliyordu. Bunun başarılı şekilde çözüldüğünü aktarmalıyım. Grafik tarafında beni en çok rahatsız eden kısım ise Güneş batmak üzereyken çevrenin çok fazla turuncuya bürünmesi. Benim kullandığım monitörden ya da normal PS4’ten de kaynaklanması muhtemel olan bu sorun, çoğu zaman sizi de rahatsız edebilir.
Gün batmaya başladığı sıralarda bazı zamanlar önünüzü göremeyeceğiniz kadar ortalık turuncuya, rahatsız edici bir turuncuya bürünüyor. Yine grafik konusunda bir başka rahatsız eden detay ise küçük buglar. Oyunun ilk halinin elimize ulaştığı tarihten bu yana iki farklı güncelleme ile aslında bunların bazıları çözüldü. Buna rağmen hala dar yerlerden geçerken, okunuz ya da şapkanız duvarların içinde geçiyor. Böylesine büyük bir yapımda çok görmek istemeyeceğimiz detaylardan bir tanesi.
Görsellik konusunda değinmeden geçemeyeceğim bir başka nokta ise çok yukarılarda bahsi geçen Kurosava modu olacak. Japon yönetmenin siyah-beyaz filmlerine saygı duruşu mahiyetindeki bu mod ile oyun ansızın siyah beyaz hale geliyor. Kurosava filmlerinden bazılarını izlediyseniz, kesinlikle denemek isteyeceğiniz modlardan bir tanesi bu.
Özellikle boss dövüşlerinde aktif hale getirirseniz, gerçek bir Samuray filminin içindeymişsiniz gibi gelebilir. Sonuç olarak Ghost of Tsushima atmosfer ve grafik konusunda sizi çok çok tatmin edecek ve kimi zaman çevreyi görmek için hiçbir şey yapmadan çevrede gezmek isteyeceksiniz.
Müzikler ve sesler
Hemen aşağıda yer alan Spotify listesinde de oyuna başlamadan dinleyebileceğiniz Ghost of Tsushima müzikleri, atmosferi daha iyi hale getiren detaylardan bir başkası. Açık dünyada gezinirken ya da dövüşe girdiğinizde çalmaya başlayan müzikler, oyunun zevkini daha da artırıyor. Oyunun hemen başında kulaklık ya da TV hoparlörü gibi ses sistemini sorgulayan bir seçeneğin çıkması da boşuna değil; kaliteli müzikleri gerçek anlamda dinlemeniz istenmiş. Seçiminize uygun olarak değişen ses, gerçekten fark ediliyor.
Oyunu Japonca seslendirme ve Türkçe altyazı ile oynadım. Bu bile oyunun zevkini artıran bir detay benim için. Karakter seslendirmeleri, silah ve patlama sesleri gibi detaylar üzerinde de uğraşıldığı direkt olarak görülebiliyor. Burada değinmek istediğim bir başka detay ise Türkçe altyazının çok iyi olması. Çevirinin ortama uygun şekilde hazırlanması, temaya uygun kelimelerin seçilmesi beni çok mutlu etti. Altyazıyla uğraşanlar kimlerse ayrı ayrı hepsine teşekkür etmek isterim.
Ghost of Tsushima İnceleme: KARAR
Ghost of Tsushima bizlere PS4’e özel bir oyun olduğunu hissettiriyor. Uzun zamandır bu temada, hikaye odaklı bir oyun görmediğimiz için ayrıca bir başka boşluğu dolduruyor ve bunu başarılı şekilde yapıyor. Oyuna başlamadan önce herkes gibi bir Ubisoft oyunuyla karşı karşıya olup olmadığımı ben de çok düşündüm. Fakat oyuna başladıktan sonra bunun böyle olmadığı hemen kendini göstermeye başladı. Evet benzerlikler var ama bunun farklı, özenilmiş bir oyun olduğunu hemen görebiliyorsunuz.
Yukarıda da bahsettiğim gibi oyuna biraz alışmanız gerekiyor ilk dakikalarında. Karakterin ekranda duruşu, dövüş mekanikleri gibi detaylara eliniz oturduktan sonra sürekli oynamak istediğiniz bir oyun olduğunu görüyorsunuz. Her gün tekrar başına dönüp, hızlıca oyunda ilerlemek istiyorsunuz. Eğer bir oyun bu hissiyatı sağlayabiliyorsa, küçük kusurları olsa bile bana göre olmuş bir oyundur.
Tüm bunların yanı sıra grafikler ve müzikler atmosferi harika şekilde tamamlamışlar. Sırf haritada boş boş gezinmek için bile oyuna geri dönebilirsiniz.
İnceleme
Ghost of Tsushima
Ghost of Tsushima, PS4'e özel bir oyun olduğunu hissettiren, grafikleriyle büyüleyen bir yapım olmuş.
ARTILAR
- Kılıç Dövüşleri
- Grafikler
- Müzikler
- Atmosfer
EKSİLER
- Küçük Bug'lar
- Kimi Zaman Tekrarlayan Görevler
- Yapay Zeka