Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter severlerin birbirleriyle kıyasıya atıştığı tartışmalarda Star Wars çoğunlukla yer bile edinmediğinden, çocukluğumda her karşıma çıktığında kanalı değiştirmemin verdiği cesaretle serinin yeterince iyi olmadığı düşüncesine kapılıp bir kez bile bu köklü evrene ve seriye girişme cesaretini gösterememiştim. Filmlerinin de oldukça eski yıllarda çekilmesi, günümüzde bu evrene girecek biri için oldukça zor ve katlanılması güç dakikaları kendisinin beklediğinin bir habercisiydi aslında. Tam da böyle bir durumda her Star Wars içeriği çıktığında, her Star Wars sohbeti döndürüldüğünde kendimi soyutladığım bu evrene girişim pek çoğunuz gibi STAR WARS Jedi: Fallen Order ile olmuştu. Öyle ki oyun sadece evrene yeni insanları katmakla kalmadı, Metroidvania türünü de popüler kültür oyunlarla vaktini geçiren (üzülerek söylüyorum ki) benim gibi insanlara aşılamayı ve öğretmeyi başarmıştı.
Aynı bölgeye defalarca kez gidip yeniden ve yeniden düşmanları temizlemek… Evet Souls mantığına aşinayız ama yeni yeteneklerle daha önce ulaşılamayan yerlere ulaşmak, her defasında karakterin daha da gelişmesi, daha önce geçemediği düşmanlara karşı daha kabiliyetli olması… Bu türün globalde azınlığa hitap ettiğini söyleyerek biraz can yakabilirim ama Türkiye’de gerçekten bilindiğini ve sevildiğini söylemek güç. Burada asıl nokta ise EA’in STAR WARS Jedi: Survivor ile bunu ne kadar öteye taşıyabileceğiydi. Geliştirici Respawn’ın ilk oyunda elbette bu denli bir bütçesi yoktu fakat ilk oyunda karakterin güçle tanışması, kavraması ve bunu kullanacağı yetenekleri öğrenme süreci oldukça iyi işlendikten sonra devam oyununda bunu daha ne kadar öteye taşıyabilecekleri büyük merak konusuydu. Respawn’ın, Cal’ın sahip olduğu tüm yetenekleri devam oyununda koruyarak başlayacağını söylemesi sonrası yüreğimize tuz serpilmiş, heyecanımız daha da artmıştı.
Evrenin pek çok detayına aşina olmayan benim gibi insanlara bile daha ilk oyunda yabancılık çektirmeyen ekibin, devam oyununda daha iyi bir bütçeyle nasıl bir iş çıkaracağını hepimiz merakla bekledik. EA’in sağlamış olduğu kod sayesinde oyuna erkenden erişme imkânı yakaladık ve sizler için inceledik. Tüm detaylarıyla STAR WARS Jedi: Survivor inceleme yazımız yayında!
STAR WARS Jedi: Survivor İnceleme
Çoğu inceleme için kalemi elime aldığımda bir şeyler karalamadan önce kafamda belirlediğim bir taslak olurdu ancak özellikle konu önceki oyunun üzerine neler katabileceği olan bir oyun olduğunda nereden başlasam, nereden girişsem diye uzun uzadıya düşünmek zorundaydım. Öncelikle aradığı cevabı alıp, incelemeyi tamamlamadan gitmeyi planlayanlar için istedikleri cevabı vereyim. STAR WARS Jedi: Survivor tam anlamıyla geliştirmesi gereken noktalara dikkat etmiş bir devam oyunu olmuş ve kesinlikle (hâlâ bağıranlar var biliyorum) Jedi: Fallen Order ile aynı oyun değil.
İlginizi Çekebilir: Resident Evil 4 İnceleme
STAR WARS Jedi: Survivor, ilk oyunda yaşanan olayların ve Cal Kestis’in holokronu yok etmesinden tam 5 yıl sonrasını konu alıyor. Evet, spoiler olmaması için Jedi: Survivor’ın hikâyesine dair söyleyebileceğim yüzeysel anlamda tek şey bu. Oyuna arada geçen süreçte neler olduğunu bilmeden Mantis’in, Greez’in ve Cere’nin nerede olduklarını ve ne yaptıklarını öğrenme umuduyla giriyoruz. Oyun açılışta Jedi: Fallen Order’da olanları özetleyen harika bir sinematikle başlıyor. Daha sonrasında ise bizleri Jedi: Survivor’un hikâyesine bırakıyor. O noktadan itibaren Cal’ın geçen 5 yılda neler yaptığını ve yaptığı şeylerin nelere yol açtığını öğrenmeye başlıyoruz.
Yeni Oynanış Mekanikleri ile Yepyeni Bir Jedi
Hikâyeyi olabilecek en spoilersız ve yüzeysel olarak ele aldığımda, ileride değineceğim pek çok noktadan birkaçı olan yan karakter ve yan görev gibi etkenlerin hikâyenin altını ne kadar sağlamlaştırdığını, bir ana karakterin gelişimini ne denli başarılı hissettirdiğini ve yer yer komikliğini koruyan yer yer ise buruk anlar yaşatan oldukça başarılı bir temele sahip olduğunu söyleyebilirim.
STAR WARS Jedi: Survivor’ın en büyük değişiklikleri oynanışında yatıyor. Açıkçası ilk fragmanlar yayınlandığından beri tıpkı diğer oyuncular gibi oyunun Jedi: Fallen Order’dan pek de farklı bir oynanışa sahip olmadığını düşünüyordum ancak Jedi: Survivor çıkmadan Jedi: Fallen Order’ı bitiren biri olarak şunu söyleyebilirim ki kesinlikle çok bariz farklar bulunuyor. Gerek çevre etkileşimleri gerek Cal’ın hareketleri bile büsbütün canlı bir karakterin kontrolünü sağladığımızı oyuncuya geçirmeye başarıyor, öyle ki Jedi: Fallen Order bu konuda kesinlikle sınıfta kalmıştı.
Disney’in baskıları nedeniyle Jedi: Fallen Order’da yaratıklar dışında hiçbir düşmanın uzvunun kopmaması, hem savaşların kaotikliğini iyi yansıtamıyor hem de elimizde tuttuğumuz şeyin ışın kılıcı değil, sıradan bir jopmuş gibi hissetmemize neden oluyordu. Bu oyunda bu sorunlar giderilmiş olmalı ki artık her karakterin ve her yaratığın uzuvları kopabiliyor. Ayrıca bundan rahatsız olabilecek kişiler için kapatılabilecek bir şekilde ayar da oyuna yerleştirilmiş durumda.
İlginizi Çekebilir: Hogwarts Legacy İnceleme
Peki gelelim oynanışı asıl çeşitlendirmeyi başaran etkenlere. Jedi: Fallen Order’da bir Jedi’ın temelde aldığı eğitim ve kendini geliştirme sürecinin tamamına şahit olmuştuk. Bu oyunda bu yetenekleri ne kadar ileriye taşıyabilecekleri en merak edilen noktalardan biriydi. Ayrıca bu yetenek kullanımlarının görev dizaynlarına ve dünyaya nasıl yedirileceği de merak ettiğim konular arasında yer alıyordu, öyle ki Jedi: Fallen Order’daki düşman çeşitliliğinin sığlığı, ana hikâyedeki görev dizaynlarının aşırı derecede tekrara binmesi bir süre sonra aynı yetenekleri tekrar tekrar kullanarak ilerlememize neden oluyor, oyunun tek düze gitmesi nedeniyle, etrafı keşfetme duygusunu da oyuncuda uyandırmıyordu.
Her Duruşa Farklı Yetenek ve Animasyonlar
STAR WARS Jedi: Survivor’u oynarken düşman çeşitliliğinden görev dizaynına kadar pek çok noktada usta eli değdiğini hissedebiliyorsunuz. Ciddi anlamda detaylı ve kategorilere bölünmüş yetenek ağacı ekranında artık öğrendiğiniz yetenekler yalnızca kendi içlerinde değil, birbirleriyle de kombolanabilecek, düşman tiplerine göre farklı stratejiler kullanmanızı sağlayabilecek şekilde tasarlanmış durumda.
İlk oyunda bulunmayan ve Jedi: Survivor ile eklenen oynanış yeniliklerinden biri de ışın kılıcımızın stance’i. Oyun temelde ışın kılıcını beş farklı stance olarak kullanmaya olanak tanıyor ve ilk oyundaki gibi bu stance’ler arasında geçiş yapabiliyoruz. İlk oyuna kıyasla eklenen yeni stance’lerden biri dual blade iki elde birden ışın kılıcı tutmamıza olanak tanıyor. Bu da yeni animasyonların, yeni saldırı seçeneklerinin, yeni yeteneklerin ve yeni komboların kapısını açıyor.
Kalabalık düşman gruplarına karşı ilk oyundaki gibi çift taraflı ışın kılıcını, daha düellocu yaklaşımlar için tekli ışın kılıcını, daha hızlı ve daha farklı kombo ve stratejiler ve her ikisini kombinlemek istediğinizde ise çift el ışın kılıcını kullanmayı tercih edebiliyorsunuz. Değişim arasında yalnızca iki slota izin verdiğinden her daim bazı stance’lerden feragat etmeniz gerekiyor.
Stance sisteminin yanı sıra artık kullandığınız stance’a göre perk ataması da yapabiliyorsunuz. Bu perkler zaman zaman kendi aralarında ekstra uyuma sahip olabiliyor. Ayrıca oynayış stilinize ve savaşlarda konumlanma biçiminize göre perk seçimi yapmanız da büyük önem taşıyor.
Oyunun savaş sistemindeki yenilikler bununla da sınırlı değil. Marvel’s Guardians of the Galaxy’den aşina olduğumuz savaş esnasında ve dışında yanımızdakilere komut verebildiğimiz sistem doğrudan Jedi: Survivor’da da bulunuyor. Savaşların tek düzeliğini fazlasıyla değiştiren ve farklı mekaniklere ve yeteneklere sahip karakterlerin Cal Kestis’in ulaşamayacağı nokta ve durumlarda komut ile destek veriyor oluşu oyunun özgür yapısını ve çeşitliliğini artırma konusunda önemli rol oynuyor.
Manzaralara Kendinizi Kaptırabilirsiniz
Grafik noktasında Jedi: Survivor’un günümüz seviyesinde olacağı su geçirmez bir gerçekti, öyle ki Jedi: Survivor öncesi Jedi: Fallen Order’ı oynarken gerek dünyasının gerek karakter ve yüz animasyonlarının hâlen daha oldukça başarılı olduğunu fark etmiştim. Jedi: Survivor bu noktada da ciddi anlamda üzerine koymayı başarmış. Özellikle Koboh’taki bazı manzara noktalarında defalarca ekran görüntüsü aldım ve etrafı seyrettim. Spoiler’a gireceği için buna benzer söyleyemediğim pek çok yer var fakat eminim ki siz de oynarken etrafı yalnızca keşif duygusundan dolayı değil, eşsiz manzaralarından dolaşmak isteyeceksiniz.
Jedi: Fallen Order’ın en büyük problemini haritasının karmaşıklığı oluşturuyordu. Bu türdeki oyunlarda oyuncuya keşif duygusu aşılayan etmenler (Jedi: Fallen Order’da ne kadar vardı tartışılır) o bölgeyi tamamen temizlemeniz için aynı zamanda size belli başlı olanaklar da sağlamalı. Haritalar arası keşfettikçe kısayollar açmak bu konuda en doğru örnek olsa da Jedi: Fallen Order ne yazık ki pek fazla oyuncu dostu bir harita ve arayüz sunmuyordu. Geliştiriciler bu konudaki eleştirileri dikkate almış olacak ki yepyeni bir harita sistemi ile karşımıza çıkıyorlar.
Haritada Kaybolmaya Son
Yeni harita ile birlikte navigation assist dediğimiz ana göreve gidilecek rotayı haritada gösteren yeni seçenek bizleri karşılıyor. Bunun yanı sıra bulmacalardan dert yanan oyuncular için hangi bulmacanın hangi yetenek kullanılarak çözülebileceği artık o nesnenin üstünde basmanız gereken tuşla gösteriliyor. Keza haritada artık geçtiğiniz yolların üzerinden sarı bir çizgi âdeta sizi takip ediyor, bu da daha önce keşfettiğiniz yerlerde tekrar tekrar saatlerinizi harcamanızın önüne geçiyor.
Bu ve bunun gibi vaktinizi kurtaracak ve etrafı keşfedeyim derken kaybolduğunuz anların sayısını minimuma indirecek yeni özellikleri dilediğiniz zaman ayarlardan kapatabiliyorsunuz. Ayrıca BD-1’ı kullanarak haritanın uçsuz bucaksız köşesindeki bir noktaya dürbün aracılığıyla bakıp hedef noktası işareti koyabiliyor ve gideceğiniz yere yol tarifi alabiliyorsunuz.
İlginizi Çekebilir: Forspoken İnceleme
Çok istenen hızlı seyahat özelliği sayesinde ise daha önce keşfedemediğiniz ancak gerekli yeteneği açtığınızda gitmek istediğiniz noktalara tek tuşla hızlı seyahat ederek gidebiliyorsunuz. Ben geçtiğim yerlerden yeniden geçerim ama daha hızlı olsun derseniz de Jedi: Survivor ile gelen evcilleştirme mekaniği ile ister karada ister havada evcilleştirdiğiniz yaratığınızla keşiflerinizi daha maceracı ve keyifli hâle getirebiliyorsunuz.
Biraz da Şurayı Özelleştireyim…
Her oyunda en sevdiğim noktalardan birine geldik. Evet, özelleştirme seçenekleri. Jedi: Fallen Order’daki bence fazlasıyla sığ olan özelleştirme seçenekleri bile beni mutlu edecek seviyedeyken Jedi: Survivor’da akılalmaz derecede fazla özelleştirme seçeneği bulunuyor. Cal’ın saçından sakalına, ceketinden paltosuna kadar her bir detayını değiştirebilir, özelleştirebilir ve aradığınız her rengi size sağlayacak renk paletleri arasında kaybolabilirken, BD-1 için de bambaşka bir özelleştirme ekranı sizleri karşılıyor. Burada kullanılan animasyonlar da o kadar tatlı ki, BD-1 sadece özelleştirme ekranında bile size o sımsıcak hisleri sonuna kadar yaşatabiliyor.
Bu denli fazla özelleştirme seçeneğinin olması oyundaki en önemli nokta olan keşif duygusunu da fazlasıyla artırıyor. Jedi: Fallen Order’da bir noktadan sonra sıkıla sıkıla “Acaba bu sefer pançonun hangi rengi çıkacak?” naraları atmaya başlayan ben, Jedi: Survivor’da kendimi fıldır fıldır her yerde sandık ararken buldum. Bulduğunuz sandıklardan Cal’ın ve BD-1’ın özelleştirmelerinin yanı sıra bu özelleştirmelerde kullanacağınız renk paletlerinden perklere kadar birçok farklı şey çıkabiliyor.
İlk oyunda yer almayan yan görev ve yan hikâyeler de Jedi: Survivor ile oyuna eklenmiş. Bu sayede bölgede yaptığınız keşiflerin yalnızca kozmetikle değil, evrene dair zaman zaman yeni hikâyelerle de sonuçlandığını görebiliyorsunuz. Bu karakterlerle kurduğunuz ilişkiler ve yaptığınız görevler, onların Koboh’taki üste zaman zaman vakit geçirmelerine neden oluyor ve yalnızca bir görev için o noktada bulundukları hissine kapılmamanızı sağlıyor. Jedi: Survivor özellikle de Jedi: Fallen Order’a kıyasla yaşayan bir dünyayı oyuncuya geçirme konusunda oldukça başarılı bir iş çıkarmış.
STAR WARS Jedi: Survivor’u PC üzerinden deneyimledim. Performans problemleri açısından zaman zaman haritada uzak noktaların yüklenmesinde bazı sıkıntılar yaşamış olsam da incelemenin bu satırlarını yazdığım sıralarda gelen ilk gün güncellemesiyle bu ve bunun gibi birçok sorunun giderildiğini düşünüyorum. Unreal Engine 5 bana göre hâlihazırda gayet iyi çalışan bir motor ve Respawn Entertainment’in EA’in Frostbite motorunu kullanmaktansa Unreal Engine ile devam etmeyi uygun görmesini çok daha makul buluyorum.
İlginizi Çekebilir: Dead Space İnceleme
Özetlemek gerekirse EA ve Respawn bu yıl içerisinde oynarken en keyif aldığım, bu zamana dek ise oynadığım en iyi devam oyunlarından birini bizlere sunmayı başarmış. Bu yıl özelinde yılın oyununun Diablo IV mü yoksa The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom mu olacağı tartışmaları dönerken, STAR WARS Jedi: Survivor’un aralarından sıyrılıp yılın oyunu olabilecek kalitede bir yapım olduğunu düşünüyorum. Oyun hakkındaki görüşlerinizi aşağıda yer alan yorumlar sekmesi üzerinden bizlerle paylaşmayı unutmayın sevgili Turuncu Levye takipçileri.
İnceleme
STAR WARS Jedi: Survivor
EA ve Respawn, yılın en başarılı ve en sürpriz oyunlarından biriyle oyuncuları seriye ve evrene çekmeyi bir kez daha başarmış gibi görünüyor.
ARTILAR
- Oynanışı Çeşitlendiren Yenilikler
- Üst Düzey Çevre Tasarımı
- Ara Sahne ve Modellemelerin Kalitesi
- Yenilenmiş Harita ve Keşif Mekanikleri
- Düşman Çeşitliliği
EKSİLER
- PC Platformunda VRAM Problemleri
STAR WARS Jedi: Survivor Fiyatı
En uygun fiyat için pek çok siteden bilgi alıyoruz..
Her ne kadar her oyuna verdiğin puanlamalar tarafımca onaylanmasa da yabancı ve yerli kaynakların etkisinde kalmadan cesurca puanlamalarını takdir ediyorum.Oyunları oynarken olan bazı küçük problemler oynadığımız oyundan alınan zevki baltalamıyorsa puan kırmaya gerek olmadığını düşünüyorum.