Bu neslin en iyi serilerinden biri olan Assassin’s Creed’in belki de bu nesile çıkmış olan son oyunu Assassin’s Creed 3 ile beraber Desmond’ın hikayesini sonlandırıyoruz.
İlk Assassin’s Creed’den bu yana bizlere tarihi gerçekliklere paralel giden bir hikaye sunan Ubisoft, acaba son oyununda bu hikayeyi başarılı bir şekilde sonlandırabilecek miydi?
Altair ve Ezio’nun hikayelerini sonlandırdıktan sonra Assassin’s Creed 3 ile ilgili ilk merak edilen şeylerden biri yeni oyunun hangi zamanda geçeceğiydi. Altair ile 1100’lü yılların sonunda Kutsal Topraklara doğru yolculuğa çıkarken devam oyunlarında Ezio ile 15. yy İtalya’sında suikastlarımza devam ettik.
Assassin’s Creed 2, Brotherhood, Revelations isimli üç oyunda da Ezio’ya eşlik ettik. Ezio ve Altair’in hikayesini Revelations ile sonlandıran Ubisoft, yeni oyun için bizleri 1753 yılından başlayacak bir maceraya, Amerikan Devrmi zamanına götürüyor.
Ubisoft, Assassin’s Creed 3’ün geçeceği yeri ve zamanı ilk duyurduğunda, oyuncular tarafından kötü eleştirilere maruz kalmıştı. Oyuncuların iki yönlü kaygısı vardı. Birincisi; oyunun Amerikan propogandası yapacak bir hikaye örgüsü çıkarması… İkincisi; o dönemki Amerikan mimarisinin, genelde düşük katlı binalara sahip olması, ki bu durumda oyunun oynanışını değiştirecek elementlerden biriydi.
Ancak Ubisoft, iki endişe için de garanti verdi. Hikayenin gayet objektif olacağını söyleyen Ubisoft, oynanış için de yeni çözümler üreteceklerinin sözünü verdi. Peki Ubisoft verdiği sözleri tutabilmiş mi? Yazının ilerisinde değineceğim.
Assassin’s Creed 3 oynanışı
Assassin’s Creed 3’ün geçeceği yeri ve zamanı Amerikan Devrimine ayarlayan Ubisoft, oyunun başrolü için de o topraklarda bir vahşi olarak büyüyen Connor’ı uygun görmüş. Connor’ın karakter olarak çizdiği portreyi Altair ve Ezio’dan daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.
Sorgulayan yapısının yanında dik kafalı tutumu ve yer yer agresifleşmesi de izlemesi zevkli bir karakteri ortaya çıkarmış. Connor’ın yanında bu oyunla hikayesi sonlanacak olan Desmond’da önceki oyunlara göre önemli bir yer tutuyor. Desmond’ın hikayesi sürükleyici ve sizi merakta bırakmayı başarıyor.
Connor’ın karakteri için Ubisoft’a artı puanımızı verdikten sonra Connor ile neler yapabildiklerimize bir bakalım. Önceki oyunlardaki dövüş mekaniğini tamamen değiştiren Ubisoft, Batman serisinin mekaniklerinden esinlenerek (çoğu oyun gibi) sıfırdan daha hızlı ve göze hoş gelen bir dövüş sistemini ortaya çıkarmış. Düşmanınıza normal atak, uzun menzilli atak veya counter-atak yapabilme şansına sahipsiniz.
Sadece 3 farklı atağınız olmasına rağmen, düşmanlara göre saldırma şeklinizin, taktiğinizin değişmesi sizi dövüş sırasında düşünmeye itiyor. Üstelik ne zaman, hangi tuşa basarsanız basın dövüş sırasındaki animasyonların akıcılığı hiç bozulmuyor.
Batman: Arkham Asylum’dan sonra gördüğüm en akıcı dövüş sistemine sahip oyun olmuş Assassin’s Creed 3… Hatta Batman: Arkham oyunlarının hayranı bir insan olarak Batman: Arkham Asylum kadar iyi diyebilirim.
Dövüş sistemi dışında oyunun temellerinde değişen özelliklerden biri de çatılarda gezme olayı… Oyun boyunca binaların üzerinde atlayıp zıplayarak bir yerlere çok fazla gitmedim. Bunu yapmamamın iki sebebi var. Biri; oyundaki binaların çok alçak olması.
Diğeriyse; artık yerdeki düşmanların da yukarıya bakabiliyor olması. Haliyle alçak binaların üzerinde gezen bir adam şüphe çekeceğinden dolayı yukarlarda gezmek zor oluyor. Zaten şehir içi ulaşımda atınızı kullanmanız en hızlı yol alma çeşidi olmuş.
Assassin’s Creed 3’ün görev sistemiyse eski oyunlara benzer şekilde seyretmiş. Yapabileceğiniz ana görevler dışında toplayabileceğiniz eşyalar, yan görevler, kale alma görevleri, Naval görevleri (denize açıldığınız görevler) bulunuyor. Oyunun E3 2012 gösteriminde bizlere Connor’ın gemi savaşı verdiği bir bölümü göstermişlerdi. Bunun oyunda nasıl yer alacağı benim açımdan merak konusuydu.
Her ne kadar gayet başarılı dursa da herkes gemi kullanmak istemeyebilirdi. Ubisoft da böyle düşünmüş olacak ki gemi kullanımını ana görevlerde çok az yer tutacak şekilde tasarlamış. Ama tekrar tekrar gemi savaşına girmek isteyenleri de ihmal etmemiş; Naval Missions adı altında gemi kullanacağınız görevleri edinebilirsiniz.
Üstelik Naval görevleri de ana görevler ve yan görevler olarak ikiye ayrılıyor. 4 görevden oluşan Naval ana görevlerini hem hikaye açısından hem de eğlence açısından yapmanızı tavsiye ederim.
Ubisoft’un alçak bina problemine bir çözüm üreteceğinin sözünü verdiğini yazının başında söylemiştim. Bu sorun binalar yerine ağaçlara tırmanma getirilerek çözülmeye çalışılmış. Her ne kadar ağaca tırmanma olayı akıcı ve güzel gözüksede eskisi kadar işlevsel değil ve şehir içlerinde gezinebileceğiniz çok fazla ağaç bulunmuyor.
Ama açıkçası oyunu oynadığım süre boyunca “bana tırmanacak yer lazım!” diye bir ihtiyaçta hissetmedim. Ubisoft çözüm üretebilmiş mi sorusun cevabı; sizin oyunu nasıl oynadığınızla alakalı olarak değişecektir.
Assassin’s Creed 3 grafikleri
Oyunda gezebileceğiniz alanlardan bahsedelim biraz da… Assassin’s Creed 3’te keşfedebileceğiniz 4 alanınız bulunuyor. Boston ve New York şehirleri, sizin ana üssünüz konumundaki yeşillikler içinde kalan Homestead alanı ve bunların hepsini birbirine bağlayan Frontier bölgesi.
Oyundaki en büyük alan Frontier bölgesi olmuş. Şehirler ise dönemin mimarisine uygun ve gerçekten insanların yaşadığını hissediyorsunuz. Ancak Assassin’s Creed 2’deki İtalyan mimarisinin yanında biraz daha kasvetli ve sönük bir havası var.
Ubisoft’un verdiği sözlerden biri de oyunun hikayesinin objektif olacağıydı. Connor’ın hikayesinde yer alan İngilizlere ve Amerikan Devrimcilerine sözü verilen objektif yaklaşım korunmuş. Hatta oyundaki Templar-Assassin çekişmesine (her ne kadar Assassin tarafında yer alsakta) tarafsız yaklaşılmış.
Amerikan tarihindeki önemli kişileri bile kötü eleştirmekten kaçınmamış Ubisoft. Tabii bir hikayeyi sadece objektif olduğu için göklere çıkarmak doğru olmaz. Oyun, hikaye olarak sizi baştan şaşırtmayı başarıyor. Hikayenin sonuna kadar çok fazla gel-git yaşıyorunuz.
Hikayenin sunumu da kendisi kadar başarılı olmuş. Ubisoft, hikaye anlatımında Rockstar’dan esinlenmiş diyebilirim. Ama bu esinlenme oyunun sunumunu bir üst noktaya taşıdığı için doğru bir karar olmuş.
Assassin’s Creed 3’ün teknik kısımlarına çok fazla değinmek istemiyorum. Çünkü bu seviyedeki bir oyunun grafik ve ses anlamında kalitesini ortaya koyamaması garip olurdu. Animasyonlar, grafikler hepsi seviye atlamış, baştan geliştirilmiş. Oyunu oynadığınız süre boyunca oyun size bunu sonuna kadar hissettiriyor. Hatta o kadar zorlamışlar ki günümüz konsolları oyunu kaldırmakta sıkıntı çıkarıyor.
Oynadığım Xbox 360 versiyonunda zaman zaman FPS düşüşleri (rahatsız etmesede) gözüme takıldı. Teknik olarak yer alan bir başka sorun da oyunda ortaya çıkan bug’lar; bu buglar çok sık karşınıza çıkmasa da bir önceki save’inize dönmenize yol açabiliyor. Oyunun yeni yayınlanan yamasını indirmenizi tavsiye ederim. Varolan bug’ların bir kısmını temizliyor.
Yazının son kısımlarına gelmişken oyuncular tarafından merak konusu olan oynanış süresine de değinmek lazım. Daha önce ortaya atılan Assassin’s Creed 3 40 saat sürecek haberlerinin gerçeği yansıtmadığını söyleyeyim. Oyundaki yan görev çeşidi çok fazla ancak oyunu bitirmek en fazla 30 saatinizi alır.
Bu noktada bir şikayetim de Ubisoft’a olacak. Oyunda her ne kadar yapılabilecek çok şey olsa da oyunda yer alan ana görevlerin süresi beklediğimden daha kısa olmuş. Kalite açısından ana görevlere bir eleştiri getirmiyorum ancak biraz daha uzun olması daha tatmin edici olurdu.
Assassin’s Creed 3‘ü denemeden es geçmeyin. Seriye getirdiği yeni tanımlamalar, oynanış dinamikleri ve hikaye hoşunuza gidecektir. Üstelik uzun bir süredir beraber olduğumuz Desmond’ın da hikayesi sonlanıyor. Desmond’ın yanında yeni Assassin’imiz Connor da Ezio gibi bir karakterden sonra sevmekte zorlanmayacağınızı düşündüğüm bir karakter olmuş.